BREUGEL- İKARUS’UN DÜŞÜŞÜ

Pieter Breugel (1525- 1569)  Hollandalı büyük Rönasans ressamıdır. Eserlerinde sıkça rastlanan tema: Savaşlar, yıkımlar, perişan insanlar ve bu dönemlerdeki dayanışma çabalarıdır.
Breugel 1558 yılında ünlü “İkarus’un Düşüşü”adlı tablosunu yapmıştır. İkarus, Yunan mitolojisinde bilinen karakterlerden biridir. Atina’lı mimar Daidalus ve oğlu İkarus, Kral Minos’un emriyle, kendisinin inşa ettiği labirente, ” Labyrinthos”a kapatılmış. Daidalos bu durumdan çıkış yolları araştırmış ve sonunda kuşların pencere önüne bıraktığı tüylerden her ikisi için de kaçmaya yarayacak genişlikte iki çift kanat yapmış, bu kanatları balmumuyla bedenlerine, omuz başlarına yapıştırmış; oğlu İkarus’a ne çok alçaktan, ne de çok yüksekten uçmamasını ve güneş ışınlarına fazla yakınlaşmamasını tembih etmiş. Fakat, İkarus takma kanatlarıyla havalandıktan, uçmaya başladıktan sonra, aydınlığı, güneş ışınlarını ve bunların ardındaki gerçeği biraz daha yakından görmek ve daha çok özgürleşmek istemiş. Ancak gerçeğe ve özgürlüğe yaklaştıkça kanatlarını bedenine yapıştıran balmumu erimeye başlamış ve sonunda İkarus denize düşüp, ölmüş. Bu öyküyü Ovidus Metamorfozlar isimli eserinde yazmıştır.
İkarus efsanesi günümüz insanına şunları anlatır; İkarus kanatlarının yanacağını bilse de ışığa, özgürlüğe uçmaktan vazgeçmemiştir. Babasının ona verdiği “Ne yüksekten, ne de alçaktan uç” nasihati, aslında insanoğlunun hayatı boyunca uyması gereken yaşama prensibidir. İnsan uçlarda değil, merkezde olmalı, yani kendi nefsini kontrol etmelidir. Aslında İkarus haddini bilmeyerek, sınırlarını zorlayarak,  özgürlüğe kanat açmış, hazır olmadığı için düşmüştür. İkarus öğrenme ve özgürlük tutkusunun bedelini ödemiştir.
xxx
Breugel işte bu öyküyü tablosunda göstermek istemiş; hakikati öğrenmek ve biraz daha fazla özgürleşmek isteyenlerin başına neler gelebileceğini olağanüstü bir bilgelik, ironi ve gerçeklikle sergilemiştir.
Resmin merkezinde saban ile toprağı süren bir köylü vardır. Bunun önünde çalılıklar arasında bir kafatası görülmektedir. Onun biraz gerisinde de, koyunları otlatan bir çoban görülmektedir. Arka planda kayalıklar bir küçük limana doğru uzanmaktadır. Arkada deniz vardır. Denizde yakın planda büyük bir yelkenli görülmektedir. Kıyıda ise bir başka adam oturmuş, balık tutmaya çalışmaktadır.
Ön planda gösterilen, saban süren köylü ile koyunları otlatan çoban kendi günlük meşgaleleriyle dış dünyaya kayıtsızdırlar. Çoban ne düşündüğü anlaşılmayan oldukça saf bir yüz ifadesiyle gökyüzüne bakmaktadır. Ancak ikisinin de hakikat, aydınlık, özgürlük ve başkaları gibi sorunlara aldırış etmedikleri anlaşılmaktadır. Deniz kıyısında oturan adam, oltasını atmış balık tutmakta avından başka bir şeyle ilgilenmemektedir. Kıyıya yakın duran büyük gemide ise hemen hemen hiçbir hareket görülmemektedir.Kıyıda balık tutan adamın biraz ilerisinde kıyı ile büyük gemi arasındaki bölümde su yüzünde kalmış ve her an biraz daha batmakta izlenimi veren bir çift bacak görünmektedir. Tabloda İkarus’tan tek iz, batan bacaklardır.
Köylüler kendi hayatlarına devam etmektedir. İkarus’la ilgilenen kimse yoktur. Koyunları güden çoban, İkarus’un düştüğü yerin tam tersi bir yöne bakmaktadır.Saban süren köylüyü,  koyunları güden çobanı,  balık tutan adamı ve büyük ticaret gemisindeki gemicileri; hakikat,  özgürlük, başkaları ve mitolojinin bu ünlü kişiliğinin düşüşü ilgilendirmemektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Heykel Sanatı

Francisco Goya’nın “El Pelele” eseri

Medusa'nın Salı